top of page

KAYBEDENİN GÖZÜNDEN: UNSERE MUTTER, UNSERE VATER


ree

"Dünya onu çekip almamız için bekliyordu.."


2. Dünya Savaşı, 60-85 milyon insan kaybı ile, tarihteki en ölümcül savaş olmasının yanı sıra medeniyeti inşa ettiğimizi iddia ettiğimiz yakın bir dönemde gerçekleşmiş olmasının da etkisiyle tarihteki en önemli dönüm noktalarından biri. 2. Dünya Savaşı’nda Hitler’in tüm dünyaya yaşattığı vahşet yalnızca ülkelerin politik konumlarını değil, insanlığın varoluşuna dair felsefi düşünceleri, psikolojik kuramları ve ekonomik sistemleri de etkiledi. Böylesine acı sonuçları olan bir konunun sinemaya yansımaması da elbette mümkün değil. Seyirciler olarak biz, 2. Dünya Savaşı’nı konu alan dizi, film ve kitaplara oldukça alıştık. Bununla birlikte, aynı konuyu işleyen film/dizilerin sayısı arttıkça nitelikleri kaçınılmaz biçimde düşmeye başladı. Böylesine büyük kayıpları ve insanlık dramını konu alan filmlerin içine ajitasyonun girmemesini sağlamak da kolay değil kanımca.



“Çoğu insan savaşın savaşarak geçtiğini sanır. Bu doğru değil. Savaş beklemektir. Sıradaki saldırıyı, sıradaki yemeği, sıradaki sabahı. “

Uzun zamandır, izledikten sonra kendime gelemediğim ve düşünmek için sokaklarda dolaşma isteğiyle dolup taştığım bir dizi izlememiştim. Bu başarının aktörleri, yönetmen Philipp Kadelbach ve senarist Stefan Kolditz. Almanca “Annelerimiz, Babalarımız” anlamına gelen Unsere Mütter, Unsere Vater, 3 bölümden oluşan, 2013 yapımı Alman mini dizisi.

Dizi, 1941 yılının Berlin’inde, Avrupa’nın çehresini olduğu kadar kendi hayatlarını da kökünden sarsacak bir savaşın başlangıcında, beş yakın arkadaşın bir bardaki savaş kutlamasıyla başlıyor. Savaşa istekle ve zafer nidalarıyla giden yüksek madalyalı subay Wilhelm ile, edebiyatla oldukça haşır neşir ve askerlik fikrine pek de sıcak bakmayan kardeşi Friedhelm nazi ordusunda doğu cephesinde görev alıyor. Wilhelm’e çok aşık olup bir türlü açılamayan Charlotte ise doğu cephesinde orduya hizmet etmeyi dört gözle bekleyen bir hemşire. Greta, zamanının Marlene Dietrich’i olmayı hedefleyen yetenekli bir şarkıcı. Greta’nın “Yahudi” erkek arkadaşı Viktor ise, Yahudilere uygulanan ayrımcılığın dayanılmaz boyutlara ulaşacağını öngören fakat Almanya’dan ayrılmaya ailesini bir türlü ikna edemeyen bir terzi. Noel’de tekrar buluşmak üzere sözleşen beş yakın arkadaşın yaşadıklarını izlediğimiz dizide savaşa, insanlığa, inanca, ilişkilere dair oldukça realist yorumlarla karşılaşıyoruz. Savaşı kaybeden tarafın gözünden izlemenin verdiği perspektif de cabası.


Diziyi muadillerinden ayıran ve vurucu kılan yönü, karakterlerin zamanla geçirdiği değişimleri gerçekçi bir şekilde aktarabilmesi. Daha öncesinde orduda savaşmış ve doğu cephesindeki görevine vatan aşkıyla giden Wilhelm ile, savaşın anlamsız ve insanlıktan çıkarıcı yanını gören küçük kardeşi Friedhelm’in üç bölümün sonunda yaşadığı düşünsel değişim izlemeye değer. Bu değişimin kaynağı Friedhelm’in kelimelerinde saklı: “insani yönümü kapatıyorum” ve “alışıyorum”. Dostoyevski’nin “aşağılık insanoğlu, her şeye alışır” sözünü, dizide akan zaman içerisinde gözlemleme şansına erişiyoruz.

“-Savaş onu adam edecek
+ Savaş içimizdeki kötülüğü açığa çıkaracak.”

Sektör 2. Dünya Savaşı film/dizileriyle dolup taşarken, oldukça cesur ve yaratıcı bir altyapıyla seyirci karşısına çıkan üç bölümlük diziyi izlemenizi tavsiye ederim.

 
 
 

Comments


Yazı: Blog2_Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

  • Twitter
  • Instagram

©2021, Artgalles Movie tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page